Unutulmuş Ay Tanrıları

5628

(Bu yazı Temmuz 2021 tarihinde www.kayipdunya.com’da yayımlanmıştır ve Kayıp Dünya ekibinin izni ile d12Macera sitesinde arşivlenmiştir.)

Ay, tarihöncesinden bu yana hep özel bir yere sahiptir. Belirli bir döngü içinde farklı boyutlarda belirmesi, kaybolması ve yarattığı gelgit gibi etkileri çağlar boyu bu değişimleri gözlemleyen insanların zihinlerinde ve kalplerinde Ay’a doğaüstü anlamların yüklenmesine neden olmuştur. Gümüşün simgesi Ay, kozmolojinin tahtında oturmaktadır ve on binlerce yıldır tabiat ile toplum arasındaki ilişkimize, hislerimize, hayal gücümüze nüfuz etmektedir. Yıldızlardan önce bize o yol gösterir ama karanlığın içinde kendi gizemlerini de saklamasını çok iyi bilir. Bu yüzden Ay’ın mitolojideki yeri de bir başkadır. Neredeyse her medeniyetin Ay tanrıları ya da tanrıçaları vardır. Mitoloji meraklılarının aklına hemen Artemis, Diana, Hekate, Luna, Phoebe, Selene gibi bir sürü isim gelecektir. Bu yazıda, az önce bahsettiğim isimlerin ışıltısının yanında gözden kaçmış iki tanrıdan kısaca bahsedilecektir.

ANADOLU ÖN TARİHİNDE AY TANRISI KAŞKU

Medeniyet ve kültürün yayılımında çok önemli bir kaynak ve köprü olan Anadolu’da Ay’a tapınma M.Ö.2500’lü yıllara kadar gitmektedir. Hattiler ona Kašku (Kaşku-Parlayan Yıldız), Hurriler Kušuḫ (Kuşuhh), Hititler (ya da Nesililer) Arma adını vermiştir. Hatti toplumu içinde ona adanmış bir tapınma şekli ya da özel ayinlerinin olup olmadığı bilinmemektedir. Arma kelimesinin Hititlerde ve Luvi lisanında Ormo(gezgin) kelimesinden geldiğine ilişkin bir görüş vardır. Bir diğer hipotez, isminin kökenini hamilelik anlamına gelen armai kelimesinden türediğine dayandırır. Çünkü hem Hititlerde hem de Luvi kültüründe Ay döngülerinin hamilelik ve doğumla ilişkilendirildiği düşünülmektedir. Kaşku (ya da Arma), Luvi hiyeroglif alfabesinde hilal şekliyle betimlenmiştir ve transliterasyonunda[1] karşılığı Luna ismine denk gelmektedir.

Ay tanrısının Hititlerde ve Hurrilerdeki bir diğer niteliği; sözlü yasa yani yeminlerin tanrısı olmasıdır. O, yeminlerin hamiliğini yaparken eşi Nikkal (Mezopotamya’daki adıyla Ningal) verilen yeminlerin şahidi olur. Bunlar dışında tapınıldığı bölgeye göre farklı meziyetler de yüklenen bu tanrının etkisi Mezopotamya’nın kuzeyinden Kafkaslara kadar uzanıyordu. Bir teoriye göre Hıristiyanlık öncesi Gürcü panteonunda tanrıların Kralı Armazi ile özdeşleştirilmiştir.

Ay tanrısının Hatti ve Hittit inanç sistemindeki etkisinin en güzel örneği; Anadolu’nun belki de bilinen ilk masalında başrolün ona verilmesidir. Hattuşa’da M.Ö.14. ve 13. yüzyıllara ait tabletlerde bulunan, Hitit rahiplerinin “rahip şimdi Hattice konuşuyor” açıklamasının ardından Kaşku’nun kısa masalı anlatılmaktadır.[2]  Bir Ay tutulması ve peşinden gelen fırtına ile şiddetli yağmurun mitolojik bir anlatımı olabilir.

“Kaşku gökten düştü. Şimdi o Kilammar üstüne düştü.[3] Fakat onu kimse görmedi. Şimdi Gök tanrısı onun arkasından yağmur sağanakları gönderdi. Onu korku aldı. Onu endişe aldı.

Tanrıça Hapantalli aşağıya onun yanına gitti. Onu sürekli okudu, üfledi. Tanrıça Katahziwuri gökten aşağı bakıp ne düştüğünü gördü ve şunu söyledi: Ay tanrısı gökten düştü. Kilammar üstüne düştü. Gök tanrısı onu gördü. O zaman onun arkasından yağmur sağanaklarını saldı. Onu korku aldı. Onu endişe aldı. Hapantalli aşağıya onun yanına gitti, o zaman onunla konuştu: Gidiyor musun? Ne yapıyorsun?” [4]

Bu kısa masal, Hititlerin doğa olaylarına karşı yüksek hassasiyetlerinin de yazıya dökülmüş bir örneğidir.[5] Değişik bir versiyonuna Hurrilerde rastlanabilir. Ay tanrısı, Ushuni isimli şeytan tarafından yenilgiye uğratılır ve cennetten yeryüzüne düşer.

Kaşku, Hitilerden sonra da çeşitli isimlerle anılmaya devam etmiştir. En azından Deniz Kavimleri istilasından sonraki karanlık döneme kadar adı anılmıştır.

AY TANRISI MEN ve MEN KÜLTÜ

M.Ö.3.yüzyıl ile M.S.4.yüzyıl arası, tanrılara birden çok meziyetin yüklendiği, özlerini korusalar da yöresel etkilerle, güçlerinin bölgeden bölgeye değiştiği bir dönemdir. Örneğin tek bir tanrı Zeus bulunmamaktadır. Kutsal kabul edildiği coğrafyaya göre tanımı değişen, yerelleşen birden çok Zeus bulunabilmektedir.[6] Bu durum, Anadolu’yu çevreleyen Antik Yunan, Pers, Mezopotamya ve Mısır kökenli tanrıların yanında Anadolu’ya özgü tanrıların da farklı formlarda çeşitlenmesine imkan vermiştir. İşte bunlardan biri ay tanrısı Men’dir.

Men inancı, Ostia’dan (İtalya’da Roma’nın güney batısındadır), Karadeniz bölgesine kadar yayılım göstermekteydi. Anadolu’da Frigya’da (günümüzde Eskişehir, Kütahya ve Afyon’u kapsayan bölge), Lidya’da (Manisa, Uşak merkezde olmak üzere Batı Anadolu) ve Psidia’da (Isparta, Antalya, Afyon’un bir bölümü ve kısmen Konya ilini kapsayan bölge) etkinliği fazlaydı. Men’e adanmış en geniş tapınak yapıları, o dönemde bir tarım merkezi olan Kula Vadisindedir. Diğer tanrıların aksine kendi mitosu bulunmamaktadır. Buna rağmen özellikle toplumun tarımla ilgilenen kesimi için şifa veren bir tanrı olarak kabul görmekteydi. Kendisine ithaf edilen stellerde hastalıklara karşı korunma, iyileşme, çocukların sağlığı ve iyi bir kısmete dair dualar yer alır. Zamanının diğer tanrılarıyla birçok niteliği birleşmiştir. Örneğin, Frigya’nın Pergamon krallarının yönetimindeki topraklarında (Phrigia Epikletos-Fethedilmiş, Katılmış Frigya) bereket, su, doğum, aile birliği bahşetmesi gibi güçlerinin yanında yine ay temalı bir tanrıça olan Hekate’ye atfedilmiş yeraltı, gizem ve erginlemek gibi özellikleri de vardı. Elinde mızrak, kozalak, bazen horoz tuttuğu, Frig kasketi taktığı, bazen köpek beslediği tasvirleri bulunmaktadır (Attis ve Hekate’nin sembolleridir). Kimi zaman da çocuk tanrı biçiminde gösterildiği de olmuştur. Çocuk olarak betimlenmesi, şifa tanrısı Asklepios’un oğlu çocuk tanrı Telesphoros’u anımsatır. Bebek ya da çocuk formundaki tasviri ve ailelerin çocukları için adakta bulunmaları, Men’e aynı zamanda çocukların koruyucusu olma niteliği de kazandırmaktadır. Bazen yöresel özellikleriyle bir şehrin kültür elçisi bile olmuştur. Örneğin elinde Ankyra’nın sembolü olan çapayı tutarken betimlendiği bir sikke bulunmuştur. Fakat onun ayırt edilmesini sağlayan şey figürinlerinde görülen sırtındaki hilal sembolüdür.[7]

Men kültü, toplumun hem üst hem de alt kesimlerini kapsayan geniş bir inanan kitlesini barındırıyordu. Örneğin Attika’da azad edilmiş bir köle, diğer kölelerin özgürlüğü için Men’e adakta bulunurken, Pontus’ta tahta çıkan krallar yeminlerini tanrı Men huzurunda yapardı [8]. Buluntular kıyaslandığında Men kültü tapınım biçimlerinin de yöreden yöreye farklılık gösterdiği söylenebilir. Sounion’da (Yunanistan’ın güneyi) bulunan bir yazıt, külte ait içerik sunan tek tam kaynaktır. Bu bölgedeki Men kültü mensupları sarımsak ve domuz eti yemezler. Tapınağa girmeden önce temiz olmaları gerekir ve bunun için tüm bedenin yıkanması yeterlidir.

Men kültü, Hıristiyanlığın yayılmasıyla M.S. 3.yüz yılın sonuna doğru tamamen terkedilmiştir.

Hem Kaşku hem de Men unutuldular. Diğer Ay tanrılarının ve tanrıçalarının arasında kayboldular. Fakat hepsinin merkezindeki unsur olan Ay, hissettirdikleriyle kalplerimiz de var olmaya devam edecektir.

Kaynaklar:

Anadolu Uygarlıkları, Ord. Prof.Dr. Ekrem Akurgal, Phoneix Yayınevi 2017 Ankara.

Men, Mensis, Moon, Ay Tanrı Men, Özellikleri ve Kültü, Ahmet Türkan, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümüm Eskiçağ Tarihi Anabilim Dalı, Ömer Çapar’a Armağan, Hel Yayınları, 2012.

Phrigia Epikletos’taki Men Kültü Üzerine Notlar, Doç.Dr. Hülya Boyana, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 10.33537/sosbild.2019.10.1.4.

[1]:Yabancı yazıların, okunuşları dikkate alınmadan harf harf aktarılmasıdır, harf çevirisidir.

[2]:KuB XXVIII 4 numaralı metnin 15-21 satırları ile 5 numaralı metin 10. Ve 16. satırları arası.

[3]:Kilammar: Kapı, şehrin giriş kapısı ya da meydanı, dini yapının avlusu gibi çeşitli anlamlara gelen bir terimdir.

[4]:Anadolu Uygarlıkları-Ord. Prof.Dr. Ekrem Akurgal s.31-Phoneix Yayınevi 2017 Ankara.

[5]:Kral II. Murşili (M.Ö.1345-1315) dilinin tutulmasını Gök Tanrısının kızgınlığına bağlıyordu: ”Birden hava bozdu, Gök Tanrısı korkunç bir şekilde gürledi ve ben ürktüm. O zaman ağzımda söz azaldı ve söz kesiklik yaparak yukarı doğru çıktı.” Anadolu Uygarlıkları-Ord. Prof. Dr. Ekrem Akurgal s.76-Phoneix Yayınevi 2017 Ankara, Almaca tercümesinden alıntılanan kaynak; A.Goetze-H.Pedersen, Mursilis Sprachlänmung (1934)-1-83.

[6]:Doç.Dr. Hülya Boyana, Phrigia Epikletos’taki Men Kültü Üzerine Notlar, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 10.33537/sosbild.2019.10.1.4.[7]:Aynı tasvirin Yazılıkaya ve Karkamış kabartmalarındaki ay tanrısına benzerliği, Men inanışının Hititler dönemine kadar gittiğinin yani Anadolu’da doğmuş bir tanrı olduğu görüşünü de güçlendirmektedir. Fakat bu inanca ait Güney Yunanistan’dan çıkan buluntuların Anadolu’dakilerden daha eski tarihli olması tanrı Men’in Anadolu kökenli olmadığı savını da ortaya çıkarmıştır. Bir diğer görüşe göreyse Men pers kökenli bir tanrıdır.

Ormanın Ötesindeki Adam
WRITTEN BY

Ormanın Ötesindeki Adam

Karadeniz'de doğdu, İç Anadolu'da büyüdü, Marmara'da yaşıyor. Mesleğinin ördüğü boğucu duvarlar arasında bulduğu çatlaklardan kaçıp ya tabiata sığınıyor ya da zarları yanındaysa GM'lik yaparak nefes almaya çalışıyor. Hayatın bir gerçeği ne yazık ki her şeyin sonunda kürkçü dükkanına geri dönüyor. Fakat bir sonraki kaçış için çatlaklar araması gerektiğini unutmuyor.