Old Faith ve Spirit Talkers: Dark Ages Mage

301

(Bu yazı dizisi 01.02.2009 – 01.05.2009 tarihleri arasında  www.kayipdunya.com’da  yayımlanmıştır ve Kayıp Dünya ekibinin izni ile d12Macera sitesinde arşivlenmiştir.)

“…Tayfunlardan, büyük balinaların seslerinden kuru bir dalın düşmesine ve sivrisineğin uçmasına kadar her şey, bütünün dengesi içinde yapılmaktadır… Dengeyi korumayı öğrenmemiz gerekir…”

En Uzak Sahil – Ursula K. Leguin

İlk insan toplumlarının ortaya çıkışından beri, ruhların çevrelediği tabiatın Saklı Çocuklarından bahsedilir. Artık çoğu unutulmuş, tıpkı onları besleyen tanrılarının kaderi gibi toprağın altına gömülmüş ilk uyanmışların soyundan gelen çocukların öyküsüdür bu. Eski İnancın ve Ruhlarla Konuşanların öyküsü…

İnsanoğlundan çok önceleri, Saf Olanlar(1) vardı sonsuzluğun içinde. Saf Olanlar, sınırsız güçlerini birleştirip dünyaya akıttılar ve yaşam doğuverdi. Yaşamın içinde, insana et ve kandan oluşan bedeni hediye ettiler. Bazıları dünya üzerinde dolaşırken kendi yarattıkları bu varlığa aşık oldu. Özleri, birlikte oldukları kadın ve erkeklerin kanlarıyla karıştı. Çocuklarına Wyck adı verildi. Yaratıcılarından gelen üstün güçlerin kılavuzluğunda insanlara yaşam çarkının sonsuz dönüşünü anlattılar. Güçlerini kullanmadaki ustalıklarını ritüllere dönüştürerek bu bilgiyi çocuklarına aktardılar. Wyck’lerin çocuklarıysa Aeduna olarak anıldı. Kimileri atalarının geleneklerini sürdüren doğanın rahip ve rahibeleri, kimileriyse ruhlar aleminin ötesine geçerek, başka dünyaların seslerini kendi toplumlarına duyuran şamanlardı. Yaşamın akışına yön verebilenlerin soyundan gelenler Eski İnanç(2), diğer dünyaların varlıklarıyla konuşabilenlerse Ruhlarla Konuşanlar(3) olarak anıldı ve dünya üzerinde, doğudan batıya tüm pagan tanrılarının bahçesinin en nadide çiçekleri olan insanları koruyan bahçıvanlar oldular, ta ki çivili tanrı(4) gelene kadar*.

Roma İmparatorluğunun çöküşü sonrası Avrupa’da geriye kalan en büyük iktidar otoritesinin hızla yozlaşan Kilise yönetiminin olması, her iki grubun İlahi Sesler’le ve en kötüsü orta çağ Engizisyonu’nun baskısıyla yüzleşmek zorunda kalmasına sebep olmuştur. Bu yüzden Eski İnanç’ın takipçileri ve Ruhlarla Konuşanlar, hala yaşlı tanrılara inananların olduğu topraklara, özellikle nüfusun az olduğu bölgelere yerleşmişlerdir. Greko-Romen(5) topraklarından Kelt(6) Ülkesine, Baltık(7) toplumlarından Slavlara(8) ve Kavimler Göçüyle Avrupa’ya gelmiş Türk boylarına(9) kadar, Kilise ve Haçlı ordularının baskısına karşı hem inançlarını hem de dünyanın derinliklerinden geldiğine inandıkları sihir güçlerini korumaya çabalamışlardır.

Eski İnanç, organizasyon itibariyle çok zayıftır. Çünkü kökenlerini oluşturan sayısız ve farklı çok tanrılı geleneklerden gelen inanışları ülkeden ülkeye, hatta yöreden yöreye bile değişmektedir. Galya’lı bir druid ile bir Rus Perun rahibi arasında neredeyse hiçbir ortak yön bulunmamakta hatta geçmişte topraklarını işgal ettiği için Roma kökenli paganlarla Kuzey toprakların Eski İnanç takipçileri arasında kanlı mücadelelerde olmaktadır. Fakat Kilise baskısının iyice artması ve eski tanrılara inananların sayısının azalması sonucunda tabiatın rahip ve rahibeleri gruplar halinde toplanmaya ve ortak hareket etmeye başlamıştır.

Ruhlarla Konuşanlardaysa organizasyon neredeyse hiç yoktur. Her şaman, ruhlar diyarında kendi yolunu kendisi belirler. İnsanlardan, medeniyetten hatta bu dünyadan uzak yaşamayı tercih ederler. Bu, onları çoğunlukla dış dünyanın olaylarına karşı tepkisiz hale getirir. Çünkü maddesel dünya şamanlar için çok bir şey ifade etmez. Ruhlarla Konuşanlar, sadece pagan inanışları değil Yahudilikteki spiritüalizm, Hıristiyanlık ve Müslümanlıktaki melekler, cin, iblis inancı vb. çeşitli ruhani yaklaşımlardan dolayı üç büyük din içinde de yer edinmiştir. 

Hem doğa’nın rahip ve rahibelerinde hem de şamanlarda geçmişe dair hep bir özlem vardır. Rüyalar Zamanının ihtişamlı güzelliklerinden ve eski bilge varlıklardan geriye sadece efsaneler, şarkılar ve ruhların fısıltıları kalmıştır. Her iki grubun yaklaşımında da yaşam ve ölüme karşı büyük bir saygı ve bilinç vardır. Ölüm bir son değil, tabiatın kendisine yeniden dönüş veya eski kahramanların, sanatkarların ve bilgelerin ruhlarının arasına katılmaktır. Önemli olan, ölümünden sonra kişinin sevdikleri tarafından yaptığı kahramanlıklarının ve iyiliklerinin anılmasıdır. Acı çekerek ölmek yerine mücadele etmek ve gerekirse savaşarak kahramanca ölmek hepsi için geçerli olmasa da genel itibariyle her iki grubun pagan kökenli geleneklerinin temelini oluşturur. Yapılan ritüeller ve sihre olan yaklaşımları çok fazla çeşitlilik gösterse de Eski İnanç’tan gelenlerin en büyük ortak özelliği; tabiatın kutsallığı ve kanın sihir uygulamalarında büyük rol oynamasıdır. Kan, yaşamın sıvısıdır. Her şeye hayat verir. Kan, tanrıların özüdür. Yaşama, canlılığa, vahşi ve doğal olana inançları, sihirlerini de etkilemektedir. Etraflarına aşırı canlılık hissi verirler ve auraları normal insanlardan kat kat daha fazla yaşam enerjisi yayar. Sihir için kullandıkları yöntemlerde kanın büyük yer alması Engizisyon tarafından infernalist olarak suçlanmalarında onlara karşı en sık kullanılan propaganda aracıdır. Tabiatın Kendiliğinden Olan(10) gelişiminin kaynağından aldıkları ilhamla, dört mevsimin güçlerine; Sonbahar’a (toprağın ve zamanın güçleri), İlkbahar’a (havanın ve yaşamın iyileştirici güçleri), Yaz’a (ateşin ve canlılığın güçleri) ve Kış’a (suyun dinginliği ve ölümün güçleri) hükmederler.

Ruhlarla Konuşanların sihir uygulamalarında duaların, şarkıların ve dansın büyük önemi vardır. Tanrılar, melekler, totemler ve hayvanların ruhlarıyla iletişim kurarak, onların bilgeliklerini ve güçlerini paylaşırlar. Şamanların, ruhani dünyaların varlıklarına karşı büyük bir saygısı vardır. Amaçları; ruhlara hükmetmek ve onları kontrol etmek değil, ruhların yardımıyla geçmişin gizemlerini öğrenmek ve geleceğin getirdiklerini görebilmektir. Bundan dolayı özelikle kehanet güçleri çok kuvvetlidir. Bir şaman asla yalnız değildir, çevresini öteki dünyanın enerjisi ve ruhların sesleri sarar. Ruhların Duyarlılığının(11) kaynağından gelen güçle(12) Şef’in sesi’ne (efsanevi kabile liderlerinin ruhlarının güçleri), Hilekar’ın becerisine (ruhların aklı karıştıran, zihni bulandıran güçleri), Savaşçının ruhuna (büyük kahramanların ruhlarının güçleri) ve Bilge Olan’a (bilge ruhların öğretileri) ulaşırlar.

*: Önceki yazılarımda da bahsettiğim üzere oyunun geçtiği coğrafya çoğunlukla Avrupa kıtası ve Ön Asya olduğundan ve pagan inançları tüm dünya üzerinde büyük bir çeşitlilik gösterdiğinden bu iki sihirbaz tipini çoğunlukla Avrupa kıtasını kapsayacak şekilde sınırladım. Metin içinde bazı yerlerde Ruhlarla Konuşanlar için şaman, Eski İnanç için tabiatın rahip ve rahibeleri sözcüklerini kullandım.

1: Pure Ones

2: Old Faith: Verbena Geleneğinin Avrupa kıtasındaki ilk temsilcileridir.

3: Spirit Talkers: Dream Speakers Geleneğinin Avrupa kıtasındaki ilk temsilcileridir.

4: Nailed God: çivili Tanrı, Tanrı’ya pagan toplumlarınca verilen ad. Kuzey Avrupa’ya Hıristiyanlığı kabul ettirmek için yapılan Haçlı seferleri sırasında bu isim verilmiştir.

5: İtalya ve çevresini kapsar. İçinde Roma ve Yunan Tanrıları, Mitra Kültü vb. çok çeşitlilik gösteren inançlar barındırır.

6: Druidizm ve bununla ilintili inançları kapsar. Britanya adaları, Fransa ve Germen topraklarının büyük bölümünü bu kategori içerisine dahil edebiliriz.

7: Benelüks ülkeleri (Hollanda, Belçika ve Lüksemburg) ile Baltık ülkeleri (İsveç, Norveç, Finlandiya, Estonya, Litvanya ve Letonya’yı kapsar). Orta Çağda pagan inançlarının en etkin olduğu topraklardır. Bundan dolayı Kilisenin desteğini alan Tötonların büyük seferlerine maruz kalmış ve bu seferlerde özellikle Eski İnancın takipçileriyle İlahi Sesler açıktan savaşmıştır.

8: Rusya ve Balkanları kapsar. Greko-Romen ve Keltik paganizmle karşılaştırıldığında daha ilkel bir yapıya sahiptir. Toprağa ve toprağın güçlerine büyük saygı duyulur.

9: Kam, baksı ve şamanlar özellikle İslamiyet öncesi Türk inançlarının vazgeçilmez öğeleridir.

10: Foundation: Spontaniety.

11: Foundation: Sensitivity.

12: Sırasıyla; Chieftain, Trickster, Warrior, Wise One.

Ormanın Ötesindeki Adam
WRITTEN BY

Ormanın Ötesindeki Adam

Karadeniz'de doğdu, İç Anadolu'da büyüdü, Marmara'da yaşıyor. Mesleğinin ördüğü boğucu duvarlar arasında bulduğu çatlaklardan kaçıp ya tabiata sığınıyor ya da zarları yanındaysa GM'lik yaparak nefes almaya çalışıyor. Hayatın bir gerçeği ne yazık ki her şeyin sonunda kürkçü dükkanına geri dönüyor. Fakat bir sonraki kaçış için çatlaklar araması gerektiğini unutmuyor.