Messianic Voices: Dark Ages Mage

354

(Bu yazı dizisi 01.02.2009 – 01.05.2009 tarihleri arasında  www.kayipdunya.com’da  yayımlanmıştır ve Kayıp Dünya ekibinin izni ile d12Macera sitesinde arşivlenmiştir.)

Vakit tamam oldu ve Tanrının egemenliği yakındır; tövbe edin ve iman edin”

(Markos I, 15)

Hiçbir şey, güz geldiğinde kır çiçekleri gibi kuruyup değişen dış görünüşten daha geçici değildir(1). Tanrının cennetteki tahtı dışında hiçbir taht sonsuza kadar âdemoğullarına hükmedemez. Önceleri kutsal topraklardaki küçük bir koroydu. Tanrının oğlu için dünya üzerindeki gelmiş geçmiş en büyük imparatorluğa meydan okudular. İnançları uğruna kendilerini feda ettiler. İçlerindeki kutsal ateş, bilinen tüm dünyayı kavurdu ve Tanrının oğlunun takipçileri, bir imparatorluğu yıkarken kendi hükümdarlıklarının hisarlarını yükselttiler. Onlar, İlahi Sesler’di(2).

İsa Mesih’in takipçilerinin bazıları, cennetin güçleriyle farklı bir iletişime sahipti. Melekleri görebiliyor, onlarla konuşabiliyor, hatta onların güçlerini paylaşabiliyorlardı. İşte ilk Hıristiyanlar arasından çıkan bu birkaç seçilmiş kişi, sahip oldukları gücün Tanrının lütfu olduğuna inanır ve İlahi Koronun ilk notalarını yazmaya başlar. Takip eden yıllardaysa, Kutsal topraklardan çıkıp hızlıca yayılan Hıristiyanlığı ve onun çocuklarını zor günler bekler. Fakat İsa’nın takipçileri yılmaz. Bazıları gizlenir. Bazılarıysa özgürlükleri uğruna kendilerini feda eder ve azizliğe yükselir. Roma’da ve eyaletlerinde önceleri alt sınıflara yayılan Hıristiyanlık, zamanla üst sınıflarda, soylular arasında da yeni takipçiler bulur. Kutsal topraklardan Afrika’ya, İspanya’ya ve Britanya’ya kadar yayılır.

Uzun süren çabalarından sonra Koro, İsa’nın kişiliğine ters düşmeden, onunla birlik içinde bir ermişliğe ulaşma, kendini aşma çabasının ilk meyvesini alır. M.S. 306’da tahta I. Constantinus’un(3) geçmesiyle birlikte İlahi Sesin Korosu en büyük zaferini kazanır. Selefi Diocletianus’un pagan inançlarını yücelten politikasının tersine, Constantianus gücünü Hıristiyan tebaadan almaktadır ve 313’te Hıristiyanlık inancını Roma topraklarında serbest bırakır(4). Bunu izleyen iki yüzyıl içinde İlahi Sesin takipçileri, dinin ileri gelen önderlerine Kilise kurumunun inşası için yardım eder.

Hıristiyanlığın yayılmaya başladığı ilk yıllarda Koro, Kenan diyarında(5), Mısır’da, Yunanistan’da, Anadolu’da ve hatta kuzeyin donmuş topraklarında özel yeteneklere sahip başka kişilerle ve gruplarla karşılaşır. Bu etkileşim, İlahi Seslere yeni bir dünyanın kapılarını açar. Önceleri bu uyanmışların gönüllerini Hıristiyanlığa kazandırmaya çalışırlar. Fakat sonraki dönemlerde kendi inançları dışında kalan grupları küçümser, hatta onları sapkınlıkla ve kâfirlikle suçlayıp, temellerini attıkları engizisyonun hedefi haline getirirler. Çünkü İlahi Seslerin gözünde bu büyücüler ve cadılar, Yüce Tanrının gösterdiği yoldan gitmeyen kâfirlerdir.

ÇÖZÜLME

Kurdukları Kilise, Batı Roma’nın yıkılışının ardından gelen karmaşa döneminde insanlığı ve birliği koruyan tek barınaktı. Bunun için öncülük etmişlerdi. Fakat Tanrıdan gelen ilahi esintiyi taşıdıklarına inanılan Kilise önderleri, dinin gücünü zamanla iktidar gücüne çevirirler. Kilise içinde başlayan hizipleşme, bozulma, Hıristiyanlığın yayıldığı topraklarda dini bölünmelere sebep olur. Feodal derebeyliklerin doğuşuyla başlayan yeniçağda karmaşa daha da büyür. 1054’te Ortodoks ile Katolik kiliseleri tamamen ayrılır. Bu bölünmeleri, gnostik(6) sapkınlıklar, mezhep ve tarikat savaşları takip eder. Bozulma, İlahi Seslerin içine kadar yayılır. Koro içinde, Büyük Planı gerçekleştirmek amacıyla toplumları yönlendirmek gerektiğine inanan ve halkları idare etmek için sert yollara başvurmanın da doğru olacağını savunan bazı gruplar ortaya çıkar. Bu fraksiyonlar, sonraki yıllarda Haçlı Seferlerinin ve cadı avlarının mimarları olurlar. Fraksiyonlar arasında başlayan mücadele 13.yy da en yüksek seviyeye ulaşır. Kilise içinde aziz kabul edilen birçok İlahi Ses, sapkınlık ve kâfirlikle suçlanır. Bazı üyeleri, yine kardeşlerinin önderlik ettiği engizisyonca katledilir. Bunun üzerine, Seslerin bir bölümü, Kiliseye açıktan karşı gelmese de mesafeli bir politika izleyerek kendilerini Gerçek Hıristiyan olarak tanımlayıp, siyasi ve dini çekişmelerden uzak durur. Bozulan, bağnazlaşan, yeniliklere kapanıp Avrupa’yı karanlık bir iktidar savaşına sokan Kilisenin düsturunu reddederler. Sonuçta Karanlık Çağ, İlahi Seslerin aydınlığını ellerinden alır.

Koronun Roma bürokratik sisteminden etkilenmiş hiyerarşisi, sonraları Katolik ve Ortodoks Kiliselerinin örgüt yapısını da şekillendirmiştir. Yönetimde en üst seviyedeki Sese; “pontifex maximus”(7) denir. Sesler arasındaki görüş ayrılıklarını dinleyip, uzlaşı sağlayan, birliği koruyan pontifex, zamanla bir şahıs olmaktan çıkıp İlahi Ses önderleri olan curia’ların oluşturduğu bir konsey halini almıştır. Pontifexten sonra “curia” gelir. Önceleri pontifex’e danışmanlık eden curia’lar, sonradan konseyin karar mercii olmuşlardır. İlahi otoritenin sesi olarak kabul edilirler. Etkileri ve kontrolleri altındaki bölgeleri büyük bir disiplinle yönetirler. Resmi olarak alt seviyedeki üyelere de “presbiter” denir. Presbiterler, curia’ların temsilcileri ve habercileridir. Gezgin rahiplerdir. Koroya maddi ve manevi destekçiler ararlar, misyonerlik yaparlar. Alt düzey üyelerse, “takipçiler” ve Koroya yeni katılmış olan “catechumen”lerdir. Catechumen’leri eğiten ustalar “praecept” olarak adlandırılırlar. Koro, üyelerini seçme konusunda çok seçici ve dikkatlidir. Yeni üyenin saf inançlı, Mesih’in öğretilerinin ateşli bir savunucusu ve sıkı eğitim için hem fiziksel hem de zihinsel olarak mükemmele yakın olması gerekmektedir.

Avrupa’da sarsılmaz bir hâkimiyetleri olmakla birlikte diğer gruplara karşı olan katı ve sabit yaklaşımları yüzünden neredeyse tüm kardeşliklerin nefretini kazanmışlardır (özellikle Hermes ve Valdaermen’le zaman zaman savaşa varan mücadeleleri olmuştur). Yaşanan bozulmanın bilincinde olan Koro üyelerinin bir bölümü, bu anlaşmazlıklara ve çatışmalara son vermeye çalışır. Fakat çözülmeyi engellemeye çalışan idealistler, zaman içinde Koro içinden ayrılmış bağnaz grupların ve yine bazı Koro üyelerinin de önderlik ettiği, Papanın özel engizitörleriyle baş etmek zorunda kalır.

İlahi Sesler, kendilerini 12 Havarinin kutsanmış çocukları olarak kabul ederler. Meleklerin ve azizlerin ruhani varlıklarını çağırmak, onlara dualar okuyup, ilahiler söylemek sihir tekniklerinin genel özelliğidir. Sihri kullanmadaki bakış açısını; Tanrının seçilmiş kullarının gösterdikleri mucizeler şeklinde tanımlarlar. Güçlerini nadiren sihir olarak adlandırıp bunun yerine teurji (“Tanrının Hareketleri” anlamında kullanırlar) demeyi tercih ederler. Koro, yeteneklerinin kaynağının İlahi Güçten(8) geldiğine inanır ve Baş Melekleri çağırarak Gavri-El (ateş elementi meleğinin gücüne), Mikha-El (savaş meleğinin kutsama gücüne), Rapha-El (ruha yaratıcılık bahşeden meleğin iyileştirici güçlerine) ve Uri-El (ölüm meleğinin ölüme dair gizemlerine) dallarına(9) hükmederler.

Venedik’in ünlü yapılarından San Marco Bazilikası, Koronun en önemli toplanma yeridir. Aziz Marco’nun emanetleri İlahi Sesler için çok kuvvetli, kutsal bir güç kaynağıdır.

1: Gülün Adı; Umberto Eco.

2: Messianic Voices: İlahi Sesler. Celestial Chorus’un temelini atan kardeşliktir. Makale içinde bu grubu tanımlamak amacıyla Koro kelimesi de kullanılmıştır.

3: I. Constantinus (M.S 306–337): Roma’nın ilk Hıristiyan imparatorudur.

4: Kimileri bunu bir uzlaşı olarak görse de aslında imparatorluğun parçalanmasını engellemek için alınan bir karardır. Kuzeyden gelen barbar akınlarının IV. yy’lın ortalarından itibaren Roma’yı derinden sarsmaya başlamasının yanında içte yaşanan huzursuzluğun daha fazla büyümesi Roma çaresiz bırakmıştır.

5: Bu günkü İsrail ve Filistin toprakları.

6: Gnostisizm: Hıristiyanlığın ilk yüzyıllarında, Yahudiliğin yan öğretileri, ilk Hıristiyan tanrıbilimi ve pagan etkileriyle oluşmuş dini ve felsefi görüş, inanıştır.

7: Pontifex Maximus: En büyük Köprü Yapıcı anlamına gelir.

8: Divinity; İlahi Sesin kaynağı (foundation, bkz. Karanlık Çağların Sihirbazı, KD Ocak Sayısı).9: Bahsedilen Meleklerin güçleri, geleneklere ve inançlara göre farklılıklar göstermektedir. Buradaki tanımlamalar sadece İlahi Seslerin inandıkları güçlere göre yorumlanmıştır.

Ormanın Ötesindeki Adam
WRITTEN BY

Ormanın Ötesindeki Adam

Karadeniz'de doğdu, İç Anadolu'da büyüdü, Marmara'da yaşıyor. Mesleğinin ördüğü boğucu duvarlar arasında bulduğu çatlaklardan kaçıp ya tabiata sığınıyor ya da zarları yanındaysa GM'lik yaparak nefes almaya çalışıyor. Hayatın bir gerçeği ne yazık ki her şeyin sonunda kürkçü dükkanına geri dönüyor. Fakat bir sonraki kaçış için çatlaklar araması gerektiğini unutmuyor.